Bir tablet aldım -iPad-, bakalım neler getirecek…

Android bir tablet alıp, nereye gidersem gideyim oyun oynarım dedim.

Bir şekilde fiyat uygun olunca da iPad mini aldım. Umarım beklentilerimi karşılar.

apple-ipad-mini-2 (1)

Okumaya devam et

Zombi oyunları yükselişte

Zombi mevzularına çok takıldım bu aralar. Dizisiydi, oyunuydu, osuydu busuydu derken, iyice teslim oldum bu taze et yeme meraklısı çürümüş organizma motiflerine. Ne hikmetse, bir dönemin saçma ve itici bulunan konusu, kısa süre önce yayınlanmaya başlanan Walking Dead dizisinin de sert gazıyla beraber yükselişe geçti. Bu aralar bayağı da oyunu geliyor.

Okumaya devam et

Oyun – Pandora’s Box

Bazen bakarım eski oyunlarıma, eski CD’lerime de, iç geçiririm neler gördük, neler oynadık diye. Bizim zamanımız aslında dijital çağın giriş ve gelişimini oluşturduğundan dolayı -şu aralar 35 yaş civarında olanlardan bahsediyorum- elimizde dünü ve yarını betimleyecek çokça malzeme mevcut.

Arada döndürür döndürür Volfied oynarım mesela. Sonra Sensible Soccer atarım, bazen Dune zorlarım ama ses kartı problemi olduğu için kafam kaldırmaz da kapatırım, kenardan bir Nancy Drew ateşlerim belki, bu böyle sürer gider.

Ancak benim için oyunlar aleminde kral çok sınırlı oyun vardır. Hemen hemen her tür için birkaç tane olmakla beraber, Pandora’s Box’ı kendi türünde hemen ayırırım.

1998 yılının oyunlar konusunda ne büyük delilik olduğundan bir ara bahsetmiştim. Abuse, Alone In The Dark, Baldur’s Gate, Forsaken, MDK, Fallout, Starcraft, Diablo, Die By The Sword… Daha sayayım mı? Her türün kralı olmakla beraber, bak aradan kaç sene geçmiş, hala Pandora’yla olan ilişkimi asla unutamam.

O zamanlar Türkiye’de orijinal oyun falan yok tabi, varsa bile bir iki tanenin ötesine zor geçiyor. Ya yurtdışından gelen eşe dosta, akrabaya sipariş veriyorsun, olmazsa da Malezya’dan ya da Singapur’dan gelen kitapçıklı çakma oyunları “orijinal bunlar” diye iteliyorlar da ediniyorsun. Malezya mallarına dalmışız, Diablo yardırıyor. Baldur’s Gate zaten sistemde kurulu, evde Starcraft yardırıyoruz, IPX/SPX kuranlarımız -eski bir ağ arayüzü gençler, hala kullanan var mı bilmem- evlerini kankalarıyla doldurup ağ partileri düzenliyor ve sair.

Arkadaş, yavaş yavaş millet el altından çekilmeye başladı. Dün Battle.Net’te Diablo kastığımız adamlar “ağa işim var, takıl sen” moduna girdi. Bir yandan merak da var bunlar ne halt yiyorlar diye ama mertliğe de toz kondurmuyouz tabi, “tamam koç, haber verirsin” diyerek geçiştiriyoruz.

Neyse birader, millet uzayınca tabi, bize de tek kişilik oyunların yolu göründü. Eldekileri tekrarladıktan sonra gittik ki “yerel oyun satıcımız” -local video game store- Sabo Club’a, Pandora’s Box adında bir oyun gelmiş. Tabi o zamana kadar iyice gelişmiş olan oyun kültürümüzle oyunun iyisinden anlamanın yollarını biliyoruz. Önce CD’nin poposuna vurduk, tok ses geldi. Sonra da kabuğunu biraz aralayıp kokladık, şekerli gibi diye saldırdık. Yalnız o zamanlar şimdilerde olduğu gibi “beğenmezsen diğer oyunlara geçersin” genişliğinde olmadığımız için, kıllanıyorum da bir yandan belki kötü çıkar diye. Yapımcısı Microsoft olunca üstelik, insan hayli kabarıyor. Bizim için dönemin Microsoft’u siyah ekranda “MS-DOS”‘un ilk 2 harfini oluşturan şirket olmakla birlikte, Flight Simulator oyununu ve Minesweeper’i icat eden şeytan kılıklı Bill Gates ve arkadaşlarının topluluğu idi.

Kardeşim bak ben sana söyleyeyim, getirdim eve bir başladım ki oynamaya, Ulaş kardeşin sonra rahat rahat ayılamadı. Bulmacalar muhteşem bir kere. Bulmacalar için seçilmiş olan resimler de öyle. Zorluk bazen saçmalasa da, genel anlamıyla sen tam deliye dönmek üzereyken mevzuyu çözebileceğin tatta bırakılmış. Sesler desen tam bulmaca oyunları için hazırlanmış gibi. Ne kadar oynarsan oyna, bitmeyecekmiş gibi de geliyor mu? Daha o zaman ne ister bu bünye bir oyundan?

Ağalar, bir kastırdık ki biz bu oyuna haftalarca, bitir bitir baştan oyna, bitir bitir baştan oyna derken çıldırdık iyice. Neyse sonra yeni oyunlara yer açmak için kendisiyle aramıza serinlik koyduk ama bak neredeyse 15 sene olmuş, hala merhabamız var yani. Gün olur inceden iki bölüm atarım, gün olur dellenip Microsoft yarattı demem, basarım kalayı. Ama bulmaca oyunlarında bendeki yeri ayrıdır PB’nin…

Bu arada oyunun yapımcısı aslında hepimizin sevdiği ama hiç tanımadığı bir muhterem. Tetris’in de programcısı olan, Rus Alexey L. Pajitnov. Tetris be birader, gelmez o namussuz çubuk da dörtlüyü indirebilelim.

Neyse canım benim, demem o ki bu oyunu edinin, siz de biraz bulmaca çözün. 99’da Game of The Year -yılın oyunu- sürümü çıktı. Ondan edinebilirseniz, yaklaşık 100 bulmaca daha artınız olur. Ben söyleyeyim, siz düşünün.

Walking Dead Bölüm 1 – Tam Çözüm

Yazarım demiştim…

Okumaya devam et

OUYA – Android tabanlı ev oyun konsolu

Birkaç hafta önce gündeme düşen enteresan bir haber, açıkçası oyun konsolu dünyasında ilginç bir gelişme oldu diyebiliriz. Kickstarter’da başlatılan bir proje ile, Android işletim sistemi üzerine yazılan oyunları TV setinize getirecek bir masaüstü -PS3, Xbox ya da Wii gibi- oyun konsolu hazırlanacağı bilgisi geldi.

Okumaya devam et

Oyun İşinden Anlayan Oyuncu Olmak

Geçenlerde eski oyunlarıma bakıyordum neler oynayabilirim tekrar diye.
Listenin tepesinde her zaman olduğu gibi Metal Gear Solid, Monkey Island, Unreal Tournament, Volfied, Diablo ve Dead Space var -ki Dead Space bilgisayarda hala kurulu ama başına geçtiğimde bırakamadığım için uzak duruyorum- haliyle.

Önce biraz oyunlar hakkında internette araştırma yapayım, ısınma turları olsun dedim. Google’a şöyle bir “arayalım lütfen” dediğim zaman TotheGame, 9gag, IGN, Otaku Gaming falan haricinde bir de Didyouknowgaming diye bir site çıktı. Uzun zamandır bilgisayarla, internetle birlikteyim ya, hafızamı zorlasam da anımsamadığım bir site görünce “tamam bu yeni” dedim, girip biraz gezindim ne var ne yok, ne yer ne içer diye.

Okumaya devam et